Bizim memlekette “büyük işler” başarıyla hallediliyor ama “küçük” işler nedense bir türlü yoluna girmiyor!
Ana fikrimiz bu!
*
Siyasal iktidar bazı konularda gerçekten “devrim” niteliğinde adımlar attı.
Bizim memleket o kadar geri bırakılmıştı ki…
Almanya’da çalışan büyüklerimiz Komünist Yugoslavya’nın, Bulgaristan’ın yollarını bile öve öve bitiremezken, Türkiye’ye girer girmez “sıkıntılı haller” gördüklerini söyleyip dururlardı.
Gerçekten de…
Yurt dışında çalışan birçok vatan evlâdı binlerce kilometreyi rahatlıkla aşar, buraların yollarında trafik kazası yapar, hayatlarını kaybederdi.
O zamanlar, gazetelerde hep “Trafik Canavarı” haberlerini görürdük.
Şimdilerde, eskilerden kalma “Enflasyon Canavarı” her yerde ama, “Trafik Canavarı” pek görülmüyor.
Bizde bazı “büyük işler” çok güzel hallediliyor…
“Küçük” işler ise?
Sıkıntı!
*
İktidar, savunma alanında ne büyük işler yaptı, biliyorsunuz…
Dış politikada hiç olmadığımız kadar kararlı ve sözü dikkate alınır bir ülkeyiz şimdi…
“Bu coğrafyada Türkiye’nin rızası alınmadan hiçbir konuda, hiçbir ilerleme sağlanamaz!” söylemi sadece bize ait değil.
Avrupa’nın önde gelen dış politika yorumcuları da bu gerçeğe vurgu yapıyor.
Geçen hafta gündemin bir kenarında yer bulan iki önemli konu vardı:
Birincisi, yerli savunma hamlemizin gözbebeklerinden HÜRJET’ten yeni rekor.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), “1.2 Marc hıza ulaşan HÜRJET, süpersonik jet eğitimi alanında bir eşiği daha geride bıraktı. Gökyüzündeki başarımızı her geçen gün daha da ileriye taşıyoruz!” diyerek verdi bu müjdeyi.
İkincisi, İstanbul Havalimanı’nın “Eş zamanlı üçlü bağımsız pist operasyonu”na başladığı duyuruldu Ulaştırma Bakanlığı tarafından.
Yapımına CHP çevreleri tarafından epeyce karşı çıkılan İstanbul Havalimanı şu anda her bakımdan dünyanın en büyüklerinden.
Üçlü bağımsız pist operasyonunu yapabilen iki ülke var; biri ABD, diğeri ise Türkiye.
Evet,
Memleket’te birçok alanda iyi işler yapıldı.
Bunları inkâr etmek olmaz.
Nankörlük hiç kimseye yakışmaz.
Son yıllarda çok önemli gelişmeler oldu…
Büyük işlerde büyük adımlar atıldı.
Ama bazı “küçük işler”de maalesef sınıfta kalındı!..
Koca Memleket, koca iktidar bir “başıboş köpek” meselesinin üstesinden gelemedi mesela!
Koca memleket, koca iktidar, bir “fırsatçılık meselesi”nin üstesinden gelemedi!
Koca memleket, koca iktidar bir “süresiz nafaka” denilen ve haksızlığına memleket yönetiminin zirvesindeki isimlerin de vurgu yaptığı uygulamaya son veremedi!
*
Başıboş köpek meselesine bakın; siyasal iktidar zaman zaman sorumluluğun CHP’li belediyelerde olduğunu söylüyor ama hem iktidar hem de muhalefet belediyelerinde meydana geliyor yüreklerimizi parçalayan olaylar.
Bu konuda defalarca kararlılık dile getiriliyor, bu “vahşete” derhal son verileceği “kocaman cümlelerle” vurgulanıyor ama…
Neticede başıboş köpek saldırıları ve ölümler devam ediyor.
Koca memleketin güzelim sokaklarında dolaşmak, sabah namazını eda etmek için camiye gitmek cesaret istiyor!
Sokaklarda, parklarda çocuklarımızın başına gelebileceklerden endişe ediyoruz!
Bir de…
Zincir marketler ve fırsatçılık meselesi…
Enflasyon canavarı!
Bir vakitler, yani bir yıl evveline kadar sık sık “fırsatçı marketlere” dikkat çekilirdi.
Bunların memleketin ekonomisini çökerttikleri söylenirdi.
Zaman içinde bu söylemlerin dozu azaltıldı, bunların yerlerini “Şuna bu kadar ceza kesildi, buna bu kadara ceza kesildi!” haberleri aldı.
Bugün bakıyoruz…
Ramazan öncesinde, ramazan sonrasında, bayram öncesinde bayram sonrasında…
Gece gündüz…
Etiketleri yükseltmeye devam ediyorlar.
Ortada “gerçekten de” fırsatçılık durumları varsa; söylenenlerin, yapılanların hepsi boşa gitmiş ve gidiyor demektir!
Bildiklerini okuyamaya devam ediyorlar demektir!
Nasıl yani?
Hangi cesaretle?
*
Süresiz Nafaka, 6284 meselelerine gelince…
Yok, gelmeyelim oraya!
Olan biteni herkes görüyor ve…
Bizim “nüfus artış hızının çakılması” meselemiz, yani “beka” meselemiz aynen devam ediyor!..
*
Büyük işlerin halledildiği bir ülkede, çözümleri gayet kolay meselelerin bir türlü hal yoluna girmemesine ne demeli?
Hani…
Bir yanda da…
CHP zihniyeti var.
Birçok vatan evladı,
“Okyanusları geçip derede boğulmasak bari!” diyor bu ortamda.
Böyle diyenler…
Haksızlar mı sizce?